Gelmeyen Demokrasi: Guns N' Roses

Tuesday, August 14, 2007


Utku Uluer
Bu yazı studyo imgede Mart 2007'de yayınlandı


Çin'e demokrasi gelecek ama Guns N’ Roses’ın “Chinese Democrasy” albümü piyasaya çıkmayacak gibi gözüküyor. 6 Mart’ta piyasaya çıkacağı açıklanan albümden yine ses yok. Piyasaya çıkışı artık şaka konusu olan albümün Axl Rose ve onunla beraber çalanlara ne getireceği bilinmez ama beklentilerin çok büyüdüğü bir dönemden sonra albümün başarı yaklama şansı sadece iyi bir tanıtıma dayanıyor.

Axl Rose tüm kredisini harcadı gibi gözüküyor. Rock dünyasının huysuz adamı Axl’ın 80’ler ve 90’ların başında yaşadığı parlak günler 2000’lerde parlak sahne kıyafetlerine dönüşmüş idi. 2000’lerde rock'ın yeniden gündemi gelmesi bile Axl Rose’un kendi elleriyle baltaladığı Guns N’ Roses başarısını yeniden alevlendiremedi. Zaten albüm de bir türlü çıkmak bilmedi.

Fenerbahçe’nin 90’larda futbolcu öğütme fabrikasına dönmesine benzer bir şekilde Guns N’ Roses’ın birçok gitaristi 90’lar içinde kadrosunda bulundurduğunu ama bir türlü kullanamadığını söyleyebiliriz. John Fruscante’de doğruyu bulana kadar Red Hot Chili Peppers için de doğru gitaristi bulmak kolay olmamıştı. “Chinese Democracy” albümüne kadar Dave Navarro’dan tutun, Buckethead, Brian May (bir demo için birlikte çalmış) Gliby Clarke ve Paul Tobias gibi birçok gitarist grupta yer aldı. Çoğunluk için Guns N’ Roses demek Slash’in uzun inleyen soloları demektir. Bu gitarist kıyımını anlatarak İstanbul’daki ilk konserlerinde hepimizin “sempatisini” kazanan Axl Rose’un çok kavgacı birisi olduğu sonucuna varmak istemiyoruz ancak grubun 1991’den beridir kendi şarkılarının ve bestelerinin yer aldığı bir albüm çıkartmadığını söylememiz gerekiyor. Yani diğer bir deyişle Guns N’ Roses’ın yaklaşık 5700 gündür piyasaya çıkarttığı bir albüm yok.

Bu albümün prodüksiyonu için 20 milyon ile 15 milyon dolar arasında bir meblağnın harcandığı söyleniyor. Bu dönem içersinde 8 prodüktör ve 30 kadar müzisyen ile çalışılmış. 2. dünya savaşının 2073 gün, Michelangelo’nun Sistine Şapelini 4 yılda bitirdiğini düşünürsek Axl Rose’un bu kadar zaman içerisinde neler yaptığını, ne gibi arayışlar içine girdiğini merak ediyor insan. Grubun aktif olarak yer almadığı müzik piyasasında rock müziği yeniden hareketlenmeye başlamıştı 2000'lerin başında.

Bu dönem yeni albüm söylentilerininde fazlalaşmaya başladığı bir dönemdi. New York'ta ve Arjantinde verilen ufak turneler ardından verilen 4 yıllık bir ara ve İstanbul’u da kapsayan yeni bir konserler zinciri Guns N’ Roses hayranlarını yeni albüm için heyecanlandırmaya yetmişti. Yine de piyasaya çıkmayan albümü sanırım torunlarımız ile birlikte dinleme şansına sahip olacağız. İsterseniz “Use Your Illusion”dan beri Guns N’ Roses’ın “Chinese Democracy” albümünün “çıkmadığı” tarihe kadar neler yaptığını inceleyelim.

1991’de “Use Your Illusion” albümlerini piyasaya çıkartan gruptan Izzy Stradlin’in ayrılışı birçok Guns N’ Roses hayranı için sonun başlangıcı olmuştu. 1993 yılının sonunda punk ve glam coverlarının yer aldığı “Spaghetti Incident” albümü piyasaya çıktı. 1994 yılında gruba yeni katılan Gilby Clarke gruptan atılıyor ve yerini Paul Tobias alıyordu. Bu, Axl Rose dışında diğer grup üyelerinin hoşuna gitmeyen bir katılım olumuştu. Grup 1994’te Rolling Stones’un efsanevi ‘Sympathy for the devil’ şarkısını yorumladı ve bu şarkı, Interview with the Vampire (Vampirle Görüşme) filminin müzikleri albümünde yer aldı.
1995’te Slash kendi yan projesi olan Slash’s snakepit ile ilk albümünü çıkarttı. 1996 yılında ise Duff Mc Kagan, Matt Sorum ve Slash gruptan resmi olarak ayrıldıklarını açıkladılar. Ayrılanların yerine Nine Inch Nails’te çalan Robin Finck ve Tommy Stinson gruba katıldı. 1998 ve 1999 yılları Axl Rose’un sağa sola saldırması ve ödediği cezalar ile geçiyor, gruba katılan Robin Finck, Nail Inch Nails’e geri dönerken “Chinese Democracy” albümünün 2000 yılında çıkacağı açıklanıyordu.

Bu albümün yakında piyasaya çıkacağını adına yapılan onlarca açıklamadan ilki olarak Guns N’ Roses tarihçesinde yerini aldı. Kasım 1999’da End of Days filminin müzikleri içinde 6 sene aradan sonra ilk orijinal Guns N’ Roses kaydı albümdeki yerini aldı: “Oh my God”. Aynı yıl grup Slash’ten sonra yeni karizmatik gitaritine kavuştu: Buckethead. Bu dönemde grup yeniden sahneye çıkmaya başladı ancak sağlık problemleri nedeni ile yaz turnesi iptal edildi.

2002 yılında Paul Tobias gruptan ayrılıyor ve yerini eski Psychedelic Furs gitaristi Richard Fortus alıyordu. Agustos 2002’de “Chinese Democracy” turu başladı ve bazı skandallar ardından turne aralık ayında iptal edildi. 2004 yılında çıkan bir Guns N’ Roses toplaması üzerine Slash, Mckagan ve Axl yasal olarak buna itiraz ettiler. Bu dönemde Buckethead gruptan ayrılacaktı. 2006 yılında Axl Rose ile Velvet Revolver arasında söz düellosunu sürdüğü bir yıl oldu. Tabii bu arada, 2-3 kere albümün çıkış tarihi değiştiriliyordu.

Eski Stone Temple Pilots yeni Velvet Revolver solisti Scott Weiland ile Axl Rose arasında yaşanan söz düellosu devam ederken grubun yeni albümünün stüdyo kayıtlarından bazı şarkılar internet alemine düşmüştü. Birçok bootleg’te de yer alan bu şarkılar yeni albümün habercisi oluyor ancak açıklandığı gibi albüm 2006 yılında çıkmıyordu. Bunun yerine grup Avrupa turnesine çıttı. Temmuz ayında İstanbul’a da uğrayan Guns N’ Roses, bu turneyi Axl Rose’un hastalandığı için yerini eski Skid Row solisti Sabestian Bach’a bıraktığı bir Wembley konseri ile noktaladı. Grup son olarak Ocak 2007’de yapacağı 4 konseri, 6 Mart’ta çıkacağı açıklanan “Chinese Democracy” albümünün çıkışında sorun yaşamamak için iptal ettiklerini açıkladı. Bu yazıyı yazdığım 9 Mart gününde albüm hâlâ piyasaya çıkmamıştı.

Yalnız grubun yeni albümünden ‘Better’ adlı şarkısının internet ortamında bulunduğunu ve Harley Davidson’a verdikleri demonun, single olarak radyolarda çalındığını hatırlatmakta yarar var. Bakarsınız siz bu yazıyı okuyana kadar albüm piyasaya çıkmış olur.

Guns N’ Roses’ın son kadrosu (şimdilik ...)

* Axl Rose - vokal, piano (1985-bugüne)
* Dizzy Reed - keyboard (1990- bugüne)
* Robin Finck - solo gitar (1997-1999, 2000- bugüne)
* Tommy Stinson - bass gitar (1998- bugüne)
* Chris Pitman - keyboard, programming (1998- bugüne)
* Richard Fortus - ritm guitar (2002- bugüne)
* Ron "Bumblefoot" Thal - solo guitar (2006- bugüne)
* Frank Ferrer - drums (2006- bugüne)
Leer completo...

RATM'nin dönüşü!

Tuesday, July 24, 2007



Stüdyo İmge


Rage Against the Machine üyeleri; Zack de la Rocha, Tom Morello, Tim Commerford ve Brad Wilk 7 yıl sonra ilk kez bir araya gelerek Coachella festivalinin kapanış performansını gerçekleştirdiler.

ABD’deki Coachella festivali, son yılların en önemli buluşmalarından birine sahne oldu. 7 yıl sonra ilk kez bir araya gelen Rage Against the Machine üyeleri, 29 Nisan’da festivalin kapanış konserini gerçekleştirdi.

Böylece Coachella festivali Happy Mondays ile birlikte Rage Against the Machine’nin de geri dönüş konserlerine ev sahipliği yapmış oldu. Rage Against the Machine konserde şu şarkıları çaldı:

Testify
Bulls On Parade
People Of The Sun
Bombtrack
Bullet In The Head
Down Rodeo
Guerrilla Radio
Renegades Of Funk
Calm Like A Bomb
Sleep Now In The Fire
Wake Up
Freedom
Killing In The Name
Leer completo...

Bloc Party @ Modena 2005

Friday, July 20, 2007

Bloc Party
22 Kasım 2005
Vox Club, Nonantola (Modena)

Utku Uluer (bu yazı studyo imgede 2006 yılında yayınlanmıştır)

İngiltere'nin müzik fabrikası olmasının sadece kendi ekonomisine değil, bizim gibi müzik hastası insanlara da faydası olduğunu söyleyebiliriz. Her ne kadar eleştirecek noktalar olsa da, bu oluşum her zaman bize sonsuz bir kaynak ve İngiliz basının pompaladığı her grup, müziğe bir şekilde bulaşmış herkes için ilgi çekici olmuştur. Bundan bir kaç ay önce kulak kabarttığım Bloc Party için ve NME dergisinde gördüğüm yeni çıkan her grup için de yukarda yazdıklarımı düşünmeden edemem nedense.

Konunun felsefi yönü kafamı kurcalar iken çoktan Bloc Party'nin konseri için yola koyulmuştuk. Mekân İtalya'nın Modena kentinde; Vox Club. İstanbul'daki Vox'un 3 katı büyüklükte ve 2 katlı bir yer. Özellikle Bloc Party gibi grupların konserleri için ideal bir mekân ve keşke İstanbul'da da olsa dedirten, 1500-2000 kişinin konser izleyebileceği bir gece kulübü. Tavanı yüksek ve ferah. Zaten içeri girdiğimde beklediğimden daha fazla kişiyi gördüğümü itiraf etmeliyim; ya ben Bloc Party'nin popülaritesini küçümsemişim, ya da MTV'yi. Saat 22.30'u gösterirken ışıklar karardı ve grup sahneye çıktı. Gecikme yok, gayet dakik bir grup. 'She's Hearing Voices' şarkısı ile konseri açtılar. Grubun özellikle görsel efektlere de önem verdiğine değinmeden geçemeyeceğim. Zımba gibi bir giriş. İkinci şarkıya geçmeden önce vokalistleri Kele Okereke'den gayet anglo saxon bir aksan ile ''We are Bloc Party from London'' sözleri ile ilk single'ları 'Banquet' başladı. Grup gayet temiz bir sound'a sahip. Albümleri "Silent Alarm"ı dinlemiş olanlar konserde de aynı sound'u bulacaklar. Aslında bu önemli bir nokta ve şarkılar albümde nasıl ise aynen öyle çaldılar; yani fazla doğaçlamaya girmeden ve değişik sesler kullanmadan.


Konsere gelmeden önce grubun kesinlikle Talking Heads'ten etkilendiğini düşünüyordum ancak vokalisti dinlerken karşımda siyah bir Robert Smith duruyordu. Yanımdaki bazı arkadaşlar katılmasa da vokalistin Robert Smith'ten oldukça çok etkilendiğini söyleyebilirim. Özellikle "Wish" albümünden 'From The Edge Of The Deep Green Sea'deki vokalini düşünürsek herkes bana hak verecektir. Ancak grubun müziğinin The Cure'den etkilendiğini söylemek zor. Grubun konser performansından en memnun kaldığım şarkılar ise 'This Modern Love' (bende Robert Smith etkisi bırakan şarkı) ve 'She's Hearing Voices' oldu. 'This Modern Love' şarkısını biraz uzun çaldılar (tek farklı çaldıkları şarkı) ve özellikle arka fondaki ışıklar etkileyici idi; bir şekilde konserin doruk noktası oldu diyebilirim.

Konserde gözüme çarpan ilginç bir nokta ise grupta seyirci ile en fazla diyalog kuran elemanın baterist olması idi. Grup ritim yönünden oldukça güçlü, aralarındaki anlaşma üst düzeyde ve baterist Matt Tong'un ağırlığı hissediliyor.

"Silent Alarm"dan ve "Banquet" EP'sinden hemen her şarkıyı çaldılar ve 70 dakika kadar sahnede kaldılar. Açıkçası grubun bir albüm ve EP'si olduğundan dolayı çok uzun bir konser beklemiyordum; müzik yapmayı seven dinamik ve biraz geyik bir tanımlama ile ümit vadeden Bloc party'i izlemek bana oldukça keyif verdi. Önlerde oldukça hareketli ve yerinde duramayan bir topluluk vardı. Sanırım yaşım 30'u geçtiği için Bloc Party'nin bu dinamizminden pek faydalanamadım (İstanbul'da, New Model Army konserinde faydalanmıştım gerçi). Gece boyunca müzikleri kadar seçtikleri ışıklar ve arka fon ile bütünleşmeleri oldukça güzeldi. Bazı şarkılarından pek haz etmesem de özellikle arka fonu güzel kullanmaları ve ışıklar sayesinde bu şarkılara ilgi duyduğumu ve eve gelip tekrar ve farklı bir şekilde dinlediğimi de söylemeden geçemeyeceğim. Özellikle bu konuda grup bende oldukça olumlu etki bıraktı.

Leer completo...

Pearl Jam Bologna Konseri 2006

Tuesday, July 17, 2007

Eddie Vedder'ın Bush maskesi!

Utku Uluer 14 Eylül 2006
Palamalaguti, Bologna (bu yazı Studyoimge'de yayınlandı)

Müzik seven birisi için güzel bir şarkı hiçbir zaman eskimez. Bazı şarkıları zamanla daha az dinlemeye başlarsınız, bazı albümleri belli bir süreden sonra 2-3 sene arayla dinlemeye başlarsınız ama güzel bir müzik asla eskimez. Britney Spears dinliyorsanız güncel ne varsa onu tüketirsiniz. Müzikten beklentiniz zaten tüketmektir ama güzel müziğin tadı her zaman damağınızdadır. Zevkleriniz değişse bile çok sevdiğiniz şarkıların, albümlerin yeri sizin için hep ayrıdır.

70'li yıllarda doğmuş birisi olarak müzikal olarak uzun süre Seattle kentinden çıkan Soundgarden ve Pearl Jam'e daha yakındım. Pearl Jam 1996'da İstanbul'a geldiğinde ön sırada atlayıp zıplayıp, her şarkıda sahneye daha yakın olmaya çalıştığımı hatırlıyorum da, 2006'daki Bologna konseri benim için gayet sakin geçti.

Turnenin İtalya'daki ilk ayağı Bologna kentinde gerçekleşti. Yağan sağanak yağmura ve sahneye kısmen uzakta olmamıza rağmen dolu dolu bir 2 saat geçirdiğimi söyleyebilirim. Saat 21.00'de başlayacak konsere ucu ucuna yetiştik. "Yağmur nedeniyle konserler nasıl olsa biraz geç başlar" diyorduk, fakat 21.00'de "Ten" albümünün açılışı konser salonunda yankılanmaya başladı. Ve ardından beklemediğim bir şarkı ile açtılar konserleri; 'Elderly woman behind the counter in a small town'.

'Do the evolution', 'Animal' gibi sert şarkıların ardından 'Given to fly' ve yeni albümden 'World Wide Suicide' ile Pearl Jam sahneye ve salona alışmaya başladı. 'Evenflow' çalarken sahneyi 1 dakika boyunca Matt Cameron'a bıraktılar. 'Save me' ve 'Marker in the Sand'i çaldıktan sonra grup en sonunda biraz ara verdi ve Eddie cebinden bir kağıt çıkararak İtalyanca; "İtalya turnemizin ilk ayağında Bologna kentinde olmaktan çok mutluyuz" konuşmasını yaptı.

Bozuk İtalyancası ve sempatik tavırlarıyla konser başladığında biraz afallayan seyirciyi iyice havaya sokmasını bildi. Verilen bu kısa aradan sonra yine beklemediğim bir şarkıya girdiler; 'Alone'. "Ten" döneminde yapılan ama "Vs" öncesi piyasaya çıkan 'Animal' single'ının B yüzünde yer alan bu şarkı, en sevdiğim Pearl Jam şarkılarından birisidir.

Bizde de Mad Madame (şimdiki Duman diyebiliriz) Ortaköy'de Flatline'da bolca çalardı bu şarkıyı. Kaan da güzel yorumlardı hani. 'Whipping' bu kısa nostaljik yolculuğu çabucak bitirdi. Dışarıdaki yağmur ve oluşan nem ile kapalı alanın kendi sıcaklığı birleşince, salon tropikal bir hâl aldı. 'Present tense' bir sükunet getirdi salona. Eddie bu gece formundaydı, sesi eskisinden de iyiydi. Ve grubun sadece ama sadece çalmak istediği belliydi. Ne de olsa turnenin başlarıydı ve Pearl Jam'e aç bir seyirci vardı karşılarında. Yeni albümden 'Camotose' ve ardından 'Porch' ile hareket etmemiş 3-5 kişi de aramıza katıldı. 'Porch'un bitişinde herkesin sırılsıklam olduğunu söylememe gerek yok; grup da farkında olacak ki herkesi dinlendirecek bir ara verdi ve böylece 5 dakika kadar terimizi silebildik.



Verilen kısa aradan sonra konserde en fazla dinlemek istediğim 'Black' çalmaya başladı. Şarkı, bootleglerden alışılagelmiş şekilde Eddie Vedder ve salondaki herkes tarafından birlikte söylendi. Bu sinerji ve uyum gerçekten çok az grup ve şarkı için geçerlidir. Şarkının son bölümündeki uzun ve inleyen gitar solo, "We belong together" ve geri vokalde bütün salon olmak üzere, Eddie'nin güzel sesine eşlik ettik. Bence bir konserde fade out'la bitebilecek tek şarkı 'Black'tir. Zaten uyum içerisinde fade out ile şarkı sona erdi.
Bu mükemmel anı izleyebilirsiniz
Black (Bologna son 2 dk) Videosu:

Bu mükemmel 9 dakikanın ardından 'Betterman' de hep bir ağızdan söylendi. Son single 'Life Wasted' ve ardından hepimizin Pearl Jam ile ilk kez tanıştığı "Alive"ı çalıp yine bir ara verdiler. Bu 3 dakikalık aradan sonra Eddie Vedder, Bush maskesini takmış olarak ve gümüş ceket ile sahnedeydi. 'Bushleaguer' şarkısında Eddie'nin ironi dolu bir tavırla Hamlet'in kafatasını elinde tutması gibi Bush'un maskesini tutarak şarkıyı söylemesi oldukça ilginçti.

'Bushleaguer'i, 'Why Go' izledi. O sırada önlerde "Welcome back home" yazan bir pankart açıldı. 'Why go'nun ardından The Who'dan 'Baba O'riley' çalmaya başladığı zaman salondaki bütün ışıklar açıldı; herkes bir ağızdan "Teenage Wasteland" kıtasını söylemeye başladı. Bizler, 'Baba O'riley'in konserin son şarkısı olduğunu düşünürken Jeff Ament kontrabasını eline aldı, sandalyesine oturdu ve tadına doyum olmayan 'Indifference' başladı.

Şarkıyı hep bir ağızdan söyledik. Konseri 'Yellow Ledbetter' ile değil de 'Indifference'la kapattıkları ve 2 saat boyunca salonda bulunan herkese hâlâ müzik yapmak istediklerini gösterdikleri için gruba minnettardık. Grupta gözlemlediğim Mike McCready'nin tek, Jeff Ament, Matt Cameron ve Stone Gossard'ın ise hep bir arada ve üçgen kurup çaldıkları oldu. McCready'nin solo gitar olarak daha öne çıktığını söyleyebiliriz.

Gerçek şu ki; belki de Pearl Jam bir daha "Ten" gibi bir albüm hiç yapamayacak. Ama işlerine saygıları ve seyirci ile diyaloglarını göz önünde bulundurursak daha uzun süre müzik yapmaya devam edecekler. Açıkçası benim için yapacakları stüdyo albümlerinden daha değerli olacak konser kayıtları.

Sanırım onlar da böyle düşünüyorlar ki, her turnelerini bootleg olarak basıyorlar veya sitelerinden dağıtıyorlar. Şöyle oturup da heyecanla bir Pearl Jam albümü dinlemeyeli herhalde 5-6 sene olmuştur. "Ten" ve "Vs" albümlerindeki müzikal keyfi sonrakilerde bulmak çok zor. Daha politik ve olgun bir Pearl Jam var karşımızda. Eddie Vedder'ın tabiriyle "daha entelektüel ve kendisi ile barışık bir grup". Konserde bunu fazlasıyla görebiliyorsunuz.

Fotoğraflar:Utku Uluer

Konserden 2 adet youtube videosu daha:
Betterman



Çok iyi bir kayıt ve Daughter/It's Ok (çekim yapana helal olsun)
Leer completo...

Bir Adet mp3: Indirmelik

Wednesday, July 11, 2007

Bu aralar bu sarkıya taktım diyebilirim buyrun indirin sizde takın:
Johnny Cash - The Mercy Seat
http://rapidshare.com/files/41819383/Johnny_Cash_-_The_Mercy_Seat.mp3




It all began when they took me from my home
And put me on Death Row,
A crime for which I am totally innocent, you know.

I began to warm and chill
To objects and their fields,
A ragged cup, a twisted mop
The face of Jesus in my soup
Those sinister dinner deals
The meal trolley's wicked wheels
A hooked bone rising from my food
And all things either good or ungood.

And the mercy seat is waiting
And I think my head is burning
And in a way I'm yearning
To be done with all this weighing of the truth.
An eye for an eye and a tooth for a tooth
And anyway I told the truth
And I'm not afraid to die.

I hear stories from the chamber
Christ was born into a manger
And like some ragged stranger
He died upon the cross
Might I say it seems so fitting in its way
He was a carpenter by trade
Or at least that's what I'm told

My kill hand's tatooed E.V.I.L.
Across it's brother's fist
That filthy five!
They did nothing to challenge or resist.

In Heaven His throne is made of gold
The ark of his Testament is stowed
A throne from which I'm told
All history does unfold.
It's made of wood and wire
And my body is on fire
And God is never far away.

Into the mercy seat I climb
My head is shaved, my head is wired
And like a moth that tries
To enter the bright eye
I go shuffling out of life
Just to hide in death awhile
And anyway I never lied.

And the mercy seat is waiting
And I think my head is burning
And in a way I'm yearning
To be done with all this weighing of the truth.
An eye for an eye
And a tooth for a tooth
And anyway I told the truth
And I'm not afraid to die.

And the mercy seat is burning
And I think my head is glowing
And in a way I'm hoping
To be done with all this twisting of the truth.
An eye for an eye and a tooth for a tooth
And anyway there was no proof
And I'm not afraid to die.

And the mercy seat is glowing
And I think my head is smoking
And in a way I'm hoping
To be done with all these looks of disbelief.
A life for a life and a truth for a truth
And I've got nothing left to lose
And I'm not afraid to die.

And the mercy seat is smoking
And I think my head is melting
And in a way that's helping
To be done with all this twisting of the truth.
An eye for an eye and a tooth for a tooth
And anyway I told the truth
But I'm afraid I told a lie.

Bu da Nick Cave and The Bad Seedsten şarkının güzel bir yorumu:
Leer completo...

NEW MODEL ARMY'nin son bombası Carnival

Sunday, July 8, 2007


(bu yazi 2005te www.arizalilarkulubu.com da yer almistir)

Bazı gruplar insanlar üzerinde çok farklı etkiler bırakır. Bazı gruplar vardır içinizde hissedersiniz. İçinize işleyen melodiler, ruhunuzun aynası sözler. Bazen, bu bazı gruplar sizi yüzüstü bırakırlar. Gerekçeleri de değişimdir ama bunu içinize sindiremezsiniz. İşte o gruplardan biri ile ilgili yazmayacağım bugün. New Model Army benim için bu gruplardan biri hiç bir zaman olmadı. 25 yıldır hep oradaydılar; duruşları, müzikleri ve şarkı sözleri ile her zaman taviz vermemenin yıkılmaz bir kalesi oldular. Muhafazakar bir grup hiç olmadılar, hep arayışları oldu, bir insanın tüm güçlü ve zayıf yanlarını barındıran ama her zaman bulabileceğiniz güçlü ve kararlı bir dost olarak New Model Army'nin hala orada olduğunu bilmek gerçekten güzel.

Açıkçası "Eight" albümü benim için hayalkırıklığı olmuştu. Ardından Justin Sullivan solo albümünü çıkartınca ve Sullivan and Friends isimli konserler etrafta dolaşmaya başlayınca sanırım bir dönemin daha sonuna geldik diyordum içimden. Ancak önce Lost songs albümü, Istanbul�daki Ankara�daki konserler ve müjdelenen albüm yüreğime su serpti.

Gruptan Dave Blomberg'in 12 yıl aradan sonra gruptan ayrılmasının grubun müziğini negatif bir etkileyeceğini düşünmüyorum. Nedense Dave Blomberg'i hep Nelson ve Justin Sullivan'ın punk rock yaklaşımlarına tezat oluşturduğunu düşünüyordum ki bence yeni albümde bu daha açık belli oluyor. Dave Blomberg�in yerini Marshall Gill almış. Grubun yeni gitaristi, son albüm üzerinde çalıştıkları studyonun ses mühendisi tarafında önerilmiş.

Yeni albüme geldiğimiz de ise, çok farklı bir New Model Army albümü yok. Eight albümünde eksikliğini hissettiğimiz ve bence grubun en güçlü olduğu ritm yine ön plana çıkmış ve tabiki albüm daha güçlü ve iyi olmuş. Tabi yine her New Model Army albümü gibi şarkı sözleri kesinlikle okunması gereken ve üzerinde düşünülmesi gereken sözler ki New Model Army�e ucundan bulaşmış herkes bunu bilir. Ancak bütün bunların yanında oldukça karanlık bir yanı daha var albümün. Okuduğum bir kaç röportaj ve fan sitesinde hepimizin özlemi olan yeni bir Thunder and Consolation albümü müjdeleniyordu. Consolation'da yer alan ama bu albümde yer almayan iki gerçek var. Birincisi Robert Heaton'un enerji dolu insanı nereye alıp götüreceği belli olmayan davulu ve yoğun folklorik ezgiler. Bu arada artık dünyaya daha farklı bakan olgun bir Justin Sullivan ve en sevdiğim basçılardan Nelson yeni albümdeki performansları kayda değer. Ayrıca davulcu Micheal Dean performansını arttırıyor. Özellikle Island şarkısında Nelson neden en sevdiğim basçılardan birisi olduğunu ortaya koyuyor, hepinize tavsiye edeceğim Brother ile birlikte en iyi son dönem New Model Army şarkısı Island.

Albümde yine New Model Army'den beklediğimiz politik eleştiriler ve şarkı sözlerinde çoğu grubun satış kaygıları ile dokunamadıkları noktalar var.

Red Earth, İngiltere'nin muhafazakar yapısını eleştiren ve göçmen politikasına göndermeler yapan Another imperial day ve Prayer flags şarkıları albümün eleştiri dozu yüksek şarkıları. Bu arada albümde diğer albümlere nazaran daha fazla keyboard kullanıldığını söyleyebiliriz. Keyboardçu Dean White ayrıca 2 şarkıda da gitar çalmış. Albümün kapanışı olması gerektiği gibi davul ile başlıyor. Micheal Dean daha önce Robert Heaton�un davul teknisyenliğini yapıyordu. Bir şekilde ustasına, yani davul hocasına saygı anlamınıda taşıyan bu davul girişi ve Justin Sullivandan dostuna adadığı albümün kapanış şarkısı Fireworks Nights. And it was gone ile noktalanan şarkıda Robert Heaton için anlamlı bir veda.

New Model Army'nin 25 yıllık müzik serüveninde 9. albümü için söylenecek en doğru söz , kesinlikle sevenlerini hayalkırıklığına uğratmayacak olduğudur sanırım. Artık yeni bir dönem açacaklarını söylemeyebiliriz ama politik duruşları ile bir dönemi kapatmaya kararlı, taviz vermeyen haliyle New Model Army ailesi sizi dostluğa, düşünmeye ve paylaşmaya hala davet ediyor. And tomorrow brings another train

1.   Water
2.   BD3
3.    Prayer Flags
4.   Carlisle Road
5.   Red Earth
6.   Too Close To The Sun
7.   Blue Beat
8.   Another Imperial Day
9.   LS43
10. Island
11. Fireworks Night
Leer completo...

HEADLINE NEWS